"Vatan sevgisi imandandır"

ORTA ASYA’DA ALFABE TARTIŞMASI(*)


Ainur Nogayeva


Sovyetlerin dağılmasıyla bağımsız olan eski SSCB cumhuriyetleri ulus inşası çalışmalarına başladılar. Bunun için 70 yıl içinde unutulan eski değerlere sahip çıkılarak yeniden hayata döndürülmesi en önemli yöntem olmuştur. Birçok alanda yapılan reformlarla birlikte Sovyetler öncesinde kullanılan Latin alfabesine geçiş süreci de başlatıldı. Günümüzde bu konudaki tartışmaların yeniden hız kazandığı görülüyor.

TÜRKLERİN ALFABELERİ

Tarihte Türk boyları günümüz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Çin ve Moğolistan'ı kapsayan topraklarında devletler kurarak Göktürk, Uygur, Brahmi, Tibet, Süryanî, Arap, İbrani, Grek, Ermeni, Kiril ve Lâtin gibi birden çok alfabe kullanmışlardır. Türk dilinin yazımı için kullanılan bu alfabeler içinde en uzun sürelisi ve en yaygını, Türklerin İslâmiyeti kabul etmeye başladıkları 10. yüzyıldan 20. yüzyıl ortalarına kadar, yani bin yıl gibi çok uzun bir sürede, tarihî ve bazı modern Türk dil ve lehçelerinin yazımı için kullanılan Arap alfabesi olmuştur. Bu alfabe, 20. yüzyılın ilk çeyreği sonlarından itibaren Türk ülkelerinde yerini Lâtin ve Kiril asıllı yeni alfabelere bırakmışsa da Irak ve İran'da yaşayan Azeri ve Türkmen olarak anılan Türklerle, Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur ve Kazaklarca bugün de kullanılmaktadır.(1)

ALFABE DEĞİŞİKLİKLERİ


SSCB'de yazılı dillerin sayısının 72 olduğu dönemde 1923'ten 1939'a kadar 50 dil Latin alfabesine geçirildi. Bu geçiş sürecine Arapça yazı kullanan Kuzey Kafkasya, Volga bölgesiyle Orta Asya Müslümanlarından başlandı, sonra Sibirya halkaları ile devam etti. Latin alfabesine geçiş kampanyası 1932-33 yıllarında yavaşlamaya/azalmaya başladı. 1935 yılında ise Stalin'in ideolojik değişimlerinden ve yeni "milliyetçi-Bolşevik" bakışlarından bahsedilmeye başlandı. Bunu 1936'dan itibaren yeni Latinleştirilmiş dilerin Kiril alfabesine döndürülmesi izledi.
Kiril alfabesine geçiş hızlı bir şekilde yapılmaktaydı. Buradaki asıl "filolojik amaç", -"böl ve yönet" politikası doğrultusunda- birbirine yakın halklarının alfabelerini azami olarak bir birinden farklılaştırmaktı. Bu geçiş süreci, buna karşı çıkan bölge milli aydınlarının tasfiyesi ve Ruslaştırma politikası eşliğinde yapılmaktaydı. 1940 yılında tamamlanan Stalin'in bu karşı reform hareketi sonucunda SSCB'de 20 yıl içinde 21 dil alfabeyi iki defa, 13 dil ise üç defa değiştirdi, 7 dil ise yazılı halini yitirdi. Savaş arifesinde bu reform alelacele yapılmaktaydı, bazen bu süreç sadece birkaç ay sürüyordu. Bu yüzden bazı diller Kiril alfabesine daha sonra geçmiş oldu: 1946'da Dunganlar ve Kürtler, 1963'te -Nanaylar Kiril alfabesine geçti.(2) Kiril alfabesi, halklara baskı yapma aracı olarak algılandığı için artık bu değişimler ideolojik bir savaş haline dönüşmüştü. Bu yüzden ki Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan bağımsızlıklarını kazandıklarında derhal Kiril alfabesinden vazgeçerek Latin alfabesine geçtiler. Dudayev döneminde Çeçenistan da Latin alfabesine geçti.

Sovyetler döneminde, başta SSCB'de yaşayan hakların kendi alfabelerinden ortak bir alfabeye döndürülmesi öngörülmüştü. Ortak alfabe olarak Latin alfabesi seçildi. SSCB halklarının Latin alfabesine geçirilmesini destekleyen Lunacharskiy (Bilim Komiseri) ile Lenin olmuştu. Ortak bir alfabe sayesinde ortak bir Sovyet tipi insanı yaratılması düşünülmüştü. Bu hedefin gerçekleştirilmesinin önünde engel oluşturan din adamlarının direncinin kırılması önemli idi. Bunun için de Müslüman halkların yanı sıra Rusların da Latin alfabesine geçmesi gerektiği vurgulanmıştır. Zira böylece Rusların da bu halkları anlamaları kolaylaşmış oluyordu. Türk dilini Arap yazısı üzerinden anlamak çok zordu, ünlü Rus yazarlarından Lermontov "Türk dili Ortadoğu'nun anahtarıdır" diyordu. Bolşeviklere göre ise Latin alfabesine geçildiğinde sadece Ortadoğu halklarını değil bölge halklarını da anlamak kolaylaşmış olacaktı. Ancak Lenin, Lunacharskiy kadar ileri gitmek istememiş, bunun ileride gerçekleşebileceğini, aceleci davranmanın doğru olamayacağını belirtmekle yetinmişti. Nitekim o dönemde bu düşünce hayata geçirilmedi.

LATİN ALFABESİNE DÖNÜŞ

SSCB'den ayrılan ülkelerinin Latin alfabesine geçmelerinin başlıca nedenleri şöyle sıralamak mümkündür:

* Ulusal bağımsızlığı pekiştirmenin aracı olarak görülmesi

* Sovyet döneminde halklara baskı yapma aracı olarak algılanan Kiril alfabesinden uzaklaşmak;

* Ortak alfabe sayesinde Türk halkları ve devletleri arasındaki bağları canlandırmak;

* Özbekistan örneğinde görüldüğü üzere Rusya'dan uzaklaşma arzusu. Nitekim 11 Eylül sonrası Afganistan harekâtına destek veren Batı müttefiki olan ülkenin Latin alfabesine geçişi Rusya'dan uzaklaşması anlamına gelmiştir. 2010 yılında Latin alfabesine geçiş sürencinin tamamlanması beklenirken yeniden Rus yanlısı politika izlemeye başlayan Özbekistan'da bugün, tekrar Kiril alfabesine geçilmesinin gerekip gerekmediği tartışmaları yapılmaktadır.

* İletişim/enformasyon alanını genişletmek; uluslararası sanal dünyaya katılan yeni bağımsız ülkelerinde Latin alfabesine geçiş, Internet kullanıcılarının sayısını arttırma çalışmalarına paralel olarak yürütülmektedir.

2000 yılından itibaren Azerbaycan ve Türkmenistan Latin alfabesine geçtiler, Özbekistan'ın da 2010 yılında geçişi tamamlanması beklenmektedir. Bölge ülkelerinden Kazakistan ve Kırgızistan'ın durumları diğerlerinden farklılık göstermektedir. Zira Stalin döneminde bölgeye gönderilen farklı etnik kimliklere sahip halkların bulunması, SSCB döneminde bunların Rus dili ve Kiril alfabesiyle anlaşmalarını zorunlu kılmıştır. Günümüzde bu halklarının bölgedeki sayıları azalsa da Latin alfabesine geçiş sürecinin daha monoetnik yapıya sahip olan Türkmenistan ve Özbekistan'a göre biraz sancılı geçebileceği düşünülmektedir. Kazakistan, Türkiye tecrübesini almak üzere çeşitli çalışmalar yapmakta, uzmanlarını görevlendirmektedir. Bu çalışmaların hayata geçirilmesinin uzun yıllar alacağı belirtilse de günümüzde başta Çin, Rusya olmak üzere dünyaya yayılan Kazakların üç veya dört alfabe kullanması en büyük zorluğu oluşturmaktadır. Bu konuda oldukça ihtiyatlı davranan Kazak yönetimi, Latin alfabesine geçen Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan tecrübelerinin incelenmesi için komisyon kurdu, Bilim Akademisi Dil Enstitüsü'nün çalışmaları için 60 bin dolar ödenek ayrıldı. Son dönemde
ekonomik ve siyasi sorunlarla uğraşan Kırgız hükümetinin ise Latin alfabesine geçişi ile ilgili henüz somut bir adım atmadığı biliniyor. (TÜRKİYE LATIN ALFABESINE GECME KONUSUNDA KIRGIZISTANA DESTEK OLACAK MI?)

DEĞİŞİKLİĞİN SONUÇLARI

Rusça yayın yapan kaynaklarda Latin alfabesine geçiş sürecine ilişkin tartışmalar hep olumsuz yönden yansıtılmaktadır. Sürecin öne sürülen olumsuz yanları, ekonomik zorluklarından başlayıp halka yeni alfabe ezberlemekte çekilecek zorluklar ile devam etmekte. Hatta bazı kaynaklara göre alfabelerin değiştirilmesi, mevcut iktidarlar tarafından daha kolay yönetebilmek için kendi halklarını cahil bırakmakta bir araç olarak kullanmaktadırlar. Bunun yanı sıra olumsuz yanları arasında, ortaokul ve liseyi tamamlayan öğrencilerin kazandıkları üniversitelerde Latin alfabesiyle yayımlanan kitapların yetersizliğinden dolayı yeniden Kiril alfabesiyle eğitimlerine devam etmek zorunda kalacakları da belirtilmektedir. Ayrıca orta ve uzun vadede genç nesil için enformasyon dünyasına girilmesini kolaylaştıracaksa da iki alfabe arasında sıkıştığını iddia eden orta yaş insanlar için Latin alfabesine geçişin bir rahatsızlık unsuru olacağı söylenmektedir. Zira bu insanların oturup tekrar harf ezberlemeleri gerekmektedir. Ancak eski SSCB ülkelerinde okuma-yazma oranının yüksek olması ve orta yaş grubunun yabancı dile hâkim olmasalar bile Latin alfabesini bildikleri göz önünde bulundurulduğunda bu olumsuz yanlarının sıralanmasında daha çok siyasi boyutun öne çıktığı görülmektedir. Öte yandan SSCB döneminde Arapça'dan Latin alfabesine geçişle SSCB halkların cehaletinin giderilmiş olduğu önemli bir gerçek. Daha sade olan Latin alfabesi, okuma-yazma oranının arttırılmasına yardımcı oldu. Zira bunun sayesinde harflerin sayısı azaltıldı, basım sırasında harf ve işaretlere yüzde 20'lik sıklık sağlanarak tasarruf sağlandı. Ayrıca dini cemaatlerin gücü azaltıldı, aynı zamanda Ruslaştırma suçlamalarının da önüne geçilmiş oldu.

DIŞ FAKTÖRLER

Alfabe değişimlerinde dış faktörlerin etkili olduğu göze çarpmaktadır. SSCB döneminde Latin alfabesine geçişte Türkiye'nin örnek alındığı bilinmektedir. Zira Atatürk döneminde yeni Türk alfabesinin Latin alfabesinin temel alınması suretiyle oluşturulması yoğun araştırmalar sonucunda verilen bir karardı. 1 Kasım 1928'de çıkarılan kanunla bu alfabe kabul edildikten sonra okur-yazar oranını artırmak için ülke çapında çeşitli kampanyalar başlatılmıştı. Dünyada Türkçe konuşan ­bilinen- 30 halk bulunmakta, Türkiye de kendi tecrübesini kardeş ülke ve halklarıyla paylaşmak için çaba sarf etmektedir.

Günümüzde Türk Cumhuriyetlerince Türkiye örneğinde yapılmakta olan alfabe değiştirme çalışmaları herkesten önce Rusya'yı rahatsız etmektedir. Zira böylece Rus dilinde eğitim azalacak ve bu ülkeler Rusya'nın ekseninden uzaklaşmış olacaklardır. Bu açıdan 1993 yılında Antalya'da Orta Asya Cumhuriyetlerince (Kazakistan hariç) imzalanan Kiril Alfabesinden Latin Alfabesine geçiş anlaşması önem teşkil etmektedir. Birkaç gün süren konferans sırasında fikri alışverişinden sonra 34 harften oluşan Latin alfabesi geliştirildi ve bunun Türkçe konuşan ülkeler için ortak olacağı konusunda mutabakata varıldı. Bununla birlikte her dilin özelliklerine göre değişiklikler getirilebileceği de belirtilmiştir.

Siyasi ve toplumsal açıdan bakıldığında SSCB sonrasında üç-dört nesil geçmeksizin -yani Sovyet dönemine özlem duyanlar bitmeksizin- Rusya etkisinden kurtulmak zor görünmektedir.

Kiril alfabesi alışkanlığı da Sovyet döneminin mirasıdır. Sovyet döneminde kullanılan Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçilmesinin yaratacağı "eskiyle bağların kopması" ihtimalini bir endişe vesilesi yapanlar da var. Latin alfabesine geçişin yeni nesli başta dünyaca ünlü Rus yazarların eserleri olmak üzere Kiril alfabesiyle yazılan tüm kitaplarından mahrum bırakacağı düşünülmektedir. Ancak Türkmenistan ve özellikle Azerbaycan örneklerine baktığımızda uygulamaların başarıya ulaştığına ve bu ülkelerin bağımsızlıklarını pekiştirerek ulusal değerlerine sahip çıktıklarına tanık oluyoruz. Bunun yanı sıra, Kiril alfabesinde yazılan kitapların yavaş yavaş Latin alfabesine aktarılarak okuyucularıyla yeniden buluştuğu da bilinmektedir.

Günümüzde sanal dünyanın basılı kaynaklarının yerine geçmeye gayret ettiğine tanık oluyoruz. Buna bağlı olarak iletişim alanının genişlemesi özelikle Internet kullanıcılarının Latin alfabesiyle yazışmalarına neden olmaktadır. Dolayısıyla Kiril alfabesinin alanının gittikçe daralması, Latin alfabesinin alanının da genişlemesi söz konusudur. Ancak bir yandan da internette ve telefon iletilerinde Türkçe harflerin kullanımının zorluğu dikkat çekilmesi gereken bir husustur. Gittikçe küreselleşen sanal dünyada Türk dilinin de tüm karakterleriyle ve harfleriyle yer alması için çaba göstermeli; bunun için Türk Cumhuriyetlerince ortaklaşa bir standart uygulama geliştirmesi önem teşkil etmektedir. Türkçe'nin Latin harfleri ile kullanımının yaygınlaşması da böylesi bir adımın atılmasını kolaylaştıracaktır.

(*)AVRASYA ARAŞTIRMALARI MASASI
Dipnotlar:


1- Erdal Şahin, Tataristan Cumhuriyeti'nin Latin Alfabesi Mücadelesi, http://www.tawish .org/tatarmakale/content/view/39/34

2- Arapov M.B., Latinisa i Kirilisa, http://www.courier.com.ru/homo/latinitsa/latinitsa.pdf

  

http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=956

 

 




Özet: SSCB'de yazılı dillerin sayısının 72 olduğu dönemde 1923'ten 1939'a kadar 50 dil Latin alfabesine geçirildi. Bu geçiş sürecine Arapça yazı kullanan Kuzey Kafkasya, Volga bölgesiyle Orta Asya Müslümanlarından başlandı, sonra Sibirya halkaları ile devam etti. Latin alfabesine geçiş kampanyası 1932-33 yıllarında yavaşlamaya/azalmaya başladı. 1935 yılında ise Stalin'in ideolojik değişimlerinden ve yeni "milliyetçi-Bolşevik" bakışlarından bahsedilmeye başlandı. Bunu 1936'dan itibaren yeni Latinleştirilmiş dilerin Kiril alfabesine döndürülmesi izledi.


Konu:
dil


Güncelleme:
21.04.2013 18:43:54


Yazarın diğer yazıları:
Ainur Nogayeva


39. sayıdaki diğer yazılar

2769 defa okundu
Yazıcı uyumlu sayfa